Şeytan ya da melek, kurtuluş ya da felaket; hangisi dersiniz?

Bu hafta okumaya başladığım “Etobur-Otobur İkilemi” kitabına kadar, suni gübrelerin bu kadar önemli olduğunun farkında değildim. Canlıların besinlerinin ana üreticisinin bitkiler olduğunu, diğerlerinin ya doğrudan bitkileri tüketerek yahut dolaylı olarak birbirlerini yiyerek bu kaynağa el koyduklarını; ölümlerinin ardından ayrıştırıcılar sayesinde bitkilere malzeme olduklarını yani besin zincirini biliyordum. Bitkilerinse üretimlerini havadan sağladıkları karbondioksitle, topraktan aldıkları suyu, güneş ışığı yardımıyla; “fotosentez” yoluyla birleştirerek gerçekleştirdiklerini de biliyordum. Yeterince dikkat etmeyip göz ardı ettiğim şey, bitkilerin yani temel gıda üreticilerinin azot, fosfor ve potasyum gibi başka elementlere de muhtaç olduğuydu. Özellikle de azota… Benim dilimden düşürmediğim genler (yani nükleik asit DNA ve RNA), genlerin ürünü olan ve yapı ve işlevleri sayesinde yaşama imkân sağlayan proteinler (ve de onların yapıtaşları aminoasitler) için azot elzemdi. ...