Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir başka Ağustos böceği hikâyesi

Resim
  Tuhaf zevk Çoğu dostum garipser: Tıpta uzmanlık sonrası zorunlu hizmetle gittiğim Sinop’ta, en büyük hazlarımdan biri, -fırsat bulabilirsem- kimsenin olmadığı saatlerde Hamsaroz koyuna giderek (bir ağacın altına uzanıp) kurbağa korosu dinlemekti. Benzer şekilde Ege veya Akdeniz’in ormanlı tatil yörelerinde dinlediğim Ağustos böceği koroları da beni mutlu eder. Toros dağı eteklerindeki bağlarda çocukken dinlediğim, karanlık gecelerin sessizliğini bozan cırcır böcekleri de… Ağustos böcekleriyle, yeni haz kaynaklarımdan biyoloji ile yeniden yollarımız kesişti. Ezop veya La Fontaine’nin (ünlü ‘Ağustos böceği ile karınca’ fablinde tembellikle simgeleştirilerek) resmettiğinden farklı, gerçek hayat hikâyelerinin ve hikâyenin ardındakilerin sizin de ilginizi çekeceğini düşünüyorum.   Sıra dışı yaşam döngüsü Dünyanın pek çok bölgesinde yaşayan ve üç bin kadar farklı türde Ağustos böceğinin sıra dışı bir yaşam döngüsü vardır. Yetişkinliğe adım attıkları ilkbaharda neredeyse tek der

Virüs dünyası

Resim
Korona virüsle yatıp, Korona virüsle kalktığımız günlerdeyiz. Dünya çok renkli bir yer: Dolup taşan yoğun bakımlara ve hızla büyüyen mezarlıklara rağmen, bugün bile, (ölümlerin başka sebeplerle gerçekleştiğini düşünüp), birilerinin menfaat için bu hastalığı uydurduklarını düşünenler var. Başlarda çok daha fazlaydı, şimdi de yok olmuş değil: Çok fazla sayıda insan, virüsün -yine belli hesaplarla- birileri tarafından üretildiğine inandı. Neyse ki, -vurgun için- aşısının bile çoktan hazır olduğunu iddia edenlerin sesleri çıkmaz oldu. Komplo teorilerinin doğruluk derecesini araştırıp irdelemek bu yazının konusu değildir. Bu yazıda henüz yeni yeni tanınan Korona virüs özeline fazla girmeden genel olarak virüsler hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Umarım Kovid için de fikir verir.   Virüslerin neredeyse tek marifeti üremektir Virüsler canlıların sahip olduğu enerji üretimi, yeme-içme, depolama, soluma, atıkları uzaklaştırma

Hareketsizlik pek çok sağlık sorununu tetikleyebilir (2)

Resim
Bedenimiz trilyonlarca üyesiyle, -aralarında iş bölümü yapmış- farklı doku ve organlardan oluşan bir hücreler topluluğudur. İster istemez konumları ve işlevleri nedeniyle yıpranırlar, onarımları veya yenilenmeleri gerekir. Pek farkında değiliz ama yaklaşık 7 yılda neredeyse bedenimizin bir başkasıyla değiştirilmemiş atomu kalmaz! Yani vücudumuzda sıkı bir yıkım ve yapım faaliyeti vardır. Yenilenme vücudumuzun bazı kısımlarında çok hızlı, bazısında yavaştır. Söz gelimi, kabaca mide ve bağırsak örtüsü 3-4 gün, dil tat hücreleri 10 gün; kemik yıkım hücreleri (osteoklastlar) 2 hafta, deri örtümüz 4 hafta; düz kas hücreleri 2 ay, kemik yapım hücreleri (osteoblastlar) 3 ay; yağ hücreleri 8 yıl, iskelet 10 yıl, kas hücreleri 10-15 yılda bir yenilenmiş olur. Vücudumuzun her bir hücresi veya organının yaşamını sürdürebilmesinin olmazsa olmazı enerji ihtiyacının karşılanmasıdır. Besin bulmanın zor olduğu ortamlarda tasarlanan bedenimiz, enerji açısından (mühendisleri kıskandıracak)

Dengenizi iyileştirerek kırık riskini azaltabilirsiniz (7)

Resim
İlerleyen yaşların en korkutucu risklerinden biri düşmeler sonucu kırıktır. Bu sıklıkla zincirleme pek çok sorunun da tetikleyicisidir. Neyse ki, denge egzersizleriyle, bu risk azaltılabilir. Kemik erimesi (osteoporoz) problemi olanlar için, denge egzersizleri daha da yaşamsaldır. Çok farklı seviyelerde ve çok çeşitli denge egzersizleri mevcuttur. Sizi -kemik erimeniz yönünden- takip eden ve seviyenizi bilen bir doktorunuz varsa, ondan yardım alabilirsiniz. Değilse, ben hayli kolay yapılabilecek bir grup egzersizi -bir görselde- paylaşıyorum. Orada görüldüğü gibi başlarda sandalye desteğinde hareketleri yapıp, zamanla destek almamaya çalışabilirsiniz. Ama Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak için çok dikkatli (ve sabırlı) olmalı; desteksiz denemelerinizi, -ihtiyaç halinde- kolayca tutunarak destek alabileceğiniz koşullarda yapmalısınız. Bunlar bana hafif gelir diyenler için de bir başka görsel paylaşıyorum. Denge egzersizlerini haftada 2 gün yapmak yeter

Esnek bir vücudunuz olsun istemez miydiniz? (6)

Resim
Fazla kullanılmayan kasların zamanla kısalıp sertleşebileceğini belirtmiştim. Bu soruna hareketsizler ve yaşlılarda daha sık rastlanır. Böylesi bir değişim, eklemlerin hareket açıklığında azalmaya, duruş bozukluklarına, ağrı ve yorgunluklara sebep olur. Sonuçta düşme ve kırıklara da zemin hazırlar. Kasları gererek uzattığımız esneme hareketleri -zamanla- bu sorunu hafifletip iyileştirebilir. Egzersiz yapanlar genelde ihmal eder, programlarında esneme hareketlerine fazla yer ayırmazlar. Oysa esneklik herkes için önemlidir. Eklemlerin hareket açıklığını artırdığı gibi, kardiyo ve kuvvet egzersizlerinin verimini artırır, yaralanma riskini azaltır. Germede temel prensip, olabildiğince farklı eklemlerin, farklı eklem açıklıklarını yavaş yavaş , ağrı duymamak kaydıyla, olabildiğince artırarak kası uzatmak ve en uzamış pozisyondayken, bir süre bu şekilde tutmaktır. Bu süre başlarda 10 saniye gibi kısa olabilir. Alıştıkça yavaş yavaş 30 saniyeye kadar çıkılır. Genelde her egzersi

Güçlü kaslar, sağlam kemikler için (5)

Resim
Kuvvet egzersizleri daha çok genç erkeklerin ilgisini çeker. Eskiden tıbbın ilgisi de azdı. Ama araştırmalar, gösterişli bir vücuttan öte faydalar sağladığını ortaya koydu. Şişmanlığın (daha doğrusu aşırı yağlanmanın) en büyük sağlık tehdidi haline geldiği günümüzde, metabolizmayı hızlandırmanın en güvenilir ve en sağlıklı yolu, kasları güçlendirmekten geçer. Bu kilo yönetimini kolaylaştırdığı gibi, vücut duruşunu (postürü) iyileştirmek, kemik erimesine karşı koymak, düşme ve kırık riskini azaltmak gibi yararlara da sahiptir. Kuvvet egzersizleriyle kadınların erkeksi bir görünüm kazanacakları kaygısı boşunadır. İsteyip gayret de etseler, -testosteron takviyesi almadıkça- kaslarını genç erkekler gibi şişiremezler. Tüm egzersizler gibi kuvvet egzersizleri için de pek çok alternatif vardır. Genelde ağırlık ve makine desteklidirler. Ama yazı dizisinin başında da söylediğim gibi, bu yazıda, hiçbir araç-gerece ihtiyaç duymayan seçenekler sunacağım. Yani ağırlık olarak, bedenimizi k

Biraz terlersek iyi olur (4)

Resim
“Kardiyo” egzersizleri, fazla sayıda kasın işin içine girdiği ve -belli bir düzende- sürekli tekrarlanan hareketlerden oluşur. Koşmak, yüzmek, bisiklet sürmek, kürek çekmek gibi… Bir egzersizin dolaşım ve solunum performansımızı geliştirmesini istiyorsak, hareketi yaparken nabzımızı (ve solunumumuzu) hızlandırması gerekir. Ancak bunu sağlayabilenler, “kardiyo egzersizi” olarak tanımlanmayı hak edeler. Nabız hedefi için genellikle 220-yaş şeklinde başlayan bir hesap kullanılır. Nabzımız çıkan rakamı (daha iyisi bunun %90’ını) aşmamalıdır. Söz gelim 65 yaşındaysanız, 220-65=155 (daha iyisi 155*0,9=140)’ı aşmamalısınız demektir. 220-yaş hesabının %50’nin altında olması da -performansı artırmaya fazla katkı sağlamadığından- önerilmez. Örneğimiz için bu 155*0,50=78 demektir. En iyisi %55 gibi bir nabız hedefiyle (65 yaş örneğimiz için 85 ile) başlayıp her 2-3 haftada bir bunu (%75’lere ulaşıncaya kadar) %5 kadar artırmaktır. [Bu paragrafta paylaştığım bilgilerin, nabızla ilgili (t

Harekete hazır mıyız? (3)

Resim
Bir önceki yazıda , hareketsizliğin ne kadar ağır bedeller ödetebildiğini gördük. O halde hareketsiz kalmamalıyız. Artık egzersizin sağlıklı bir yaşamın “olmazsa olmazı” olduğu konusunda tam bir fikir birliği var. Hareketliliğin pek çok insanın daha sağlıklı olma umuduyla aldığı (etkili olup olmadıkları tartışılan) bitkisel desteklerden, hatta -sağlıklı kişilerin yuttuğu- vitamin ve mineral takviyelerinden çok daha fazla fayda sağlayacağına kuşku yok! Genelde hasta ve yaşlıların egzersiz yapamayacakları düşünülür. Ama herkesin yapabileceği egzersizler vardır. Üstelik onlar için çok daha önemlidir. Elbette egzersiz bazı riskler de taşır. Ama elde edilebilecek faydalar, her zaman risklere ağır basar. Şu şartla ki, herkes seviyesine göre ve usulüne uygun egzersiz yapmalıdır. Ben egzersizi ders çalışmaya benzetiyorum. Seviyeniz 4. sınıfsa 4 ve 5, 9. sınıfsa 9 ve 10. sınıf derslerine çalışmalısınız. 4. sınıftakinin 2, 9. sınıftakinin 6. sınıf derslerine çalışmasının çok fazla

Virüs değil, hareketsizlik hasta edecek-1

Resim
Risk almak istemiyorsak, daha aylarca evde kalmak zorundayız… Minicik bir virüs, -boyuna posuna bakmadan- Dünya düzenini alt üst etti. Neredeyse hayat durma noktasına geldi. Kimimiz onunla karşılaşmamak için, kimimiz mecburiyetten eve kapandık. “Evde kal! (stay home!)” en gözde mottoya dönüştü. Herkes zorunlu mahkûmiyetin biteceği günü iple çekiyor. Salgın hızının hafiflemesi olağan yaşantının yaklaştığı yönünde herkesi ümitlendirdi ama bu bana aşırı iyimserlik gibi geliyor. Çünkü bağışıklığınız olmadığı sürece, az sayıda bile olsa toplumda virüslüler olduğu sürece, riskiniz devam edecek demektir. Yani yasakların kalkmasının çok fazla bir anlamı yok! Bağışıklığın da iki yolu var: Ya hastalığı geçirip, sağ çıkacaksınız ya da aşıyla bağışıklanacaksınız. Hastalığı geçirme yoluyla bağışıklığın ömrü ve etkinlik derecesi konusunda henüz bir netlik yok. Hastalığı geçirme riskini almak istemiyorsanız tek alternatif kalıyor: Aşılanmak. Onun da en erken 6 ayda mümkün olabi

Neden doymakta bu kadar zorlanıyoruz?

Resim
Genelde normal kiloda kalmaya ve sağlıklı beslenmeye gayret eden biri olmama rağmen, zaman zaman yemeyi abartabiliyorum: Olağan yaşantımda bir öğünde tükettiğimin iki katını tüketebiliyor; yetinmiyor, üstüne iki tatlı tabağını silip süpürebiliyorum. Kilo sorununun bunca yaygın olduğu günümüzde, tıkınma sorununu tek yaşayanın ben olmadığıma hiç şüphe yok! Fazla kilolarla mücadelede rehberlik yapan uzmanlar, tokluğu fark etmeyi, tokken yememeyi öğütlüyor; -sıklıkla da- bunu başaramayanları “duygusal yeme” ile etiketliyorlar. Kalıcı zayıflama başarısının hayli düşük olması, öğütlerinin çok fazla işe yaramadığını gösteriyor. Tek suçlu terbiye edemediğimiz nefsimiz ya da söz dinlemeyen irademiz mi? Sanırım, asıl suçlu “evrimi” hak ettiğinden hafife alıyoruz. *** Enerji ihtiyacının karşılanması, canlılığın olmazsa olmazıdır. Bırakın bir şeyler yapmayı, uyurken veya komadayken bile çok ciddi miktarda enerji gerekir. Bu yüzdendir ki, bedenimizdeki sistemlerin çoğu, en