Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kolajen desteği almalı mı?

Resim
Kolajen sağlık için elzem, kozmetik yönden değerlidir Kolajen bedenimizin çok önemli bir bileşenidir . Vücudumuzdaki trilyonlarca hücreyi birer tuğlaya benzetirsek, kolajeni bu yapıyı bir arada tutan harç veya tutkal gibi düşünebiliriz. Dokulara belirli bir esneklikle birlikte sağlamlık kazandırır. Kolajen bedenimizin hemen her yerinde karşımıza çıkar. Ama özellikle kemik, kas, kiriş ve bağlar yani hareket sistemi ile cildimiz kolajenin en bol bulunduğu yerlerdir . Eklemlerimizdeki kıkırdağın %60’ını, cildin kuru ağırlığının yaklaşık %75’ini kolajen oluşturur. Kolajeni de içeren proteinlerin canlılarda yapısal rolleri ve işlevleri bakımından yaşamsal öneme sahip olduğunu biliyoruz. İnsan vücudundaki protein toplamının %30 kadarını kolajen oluşturur. Sonuçta kolajen sağlık için elzem olduğu kadar -özellikle cildimiz nedeniyle- kozmetik açıdan da değerlidir. *** Pek fark etmesek de, bedenimiz sürekli yenilenir. Farklı dokul

Cildinin kırışmasını istemeyenler için: (4) Ya cildimiz çoktan kırışmışsa…

Resim
Her zaman önlemek daha kolay ve daha ucuzdur. Ama ömrümüzün çoğunu -herhangi bir sebepten- güneşe karşı yeterince korunmadan geçirmiş ve bazı cilt hasarlarına maruz kalmışsak da kara yaslara bürünmeye gerek yoktur. Bundan böyle daha özenli davranabilir ve telafi için dermatoloji -ve bazı hallerde plastik cerrahi- uzmanlarının bize sunacağı alternatif çözümleri dinleyebiliriz. Kozmetoloji nüfusun giderek yaşlanması ve çekiciliğe verilen değerin artması nedeniyle yükselen bir trenddir. Bu yüzden endüstri ve hizmet sektörünün yoğun bir çabayla her geçen gün farklı ürün ve servislerle yarış içinde olduğu görülüyor. Fikir vermesi açısından görece kabul gören (ve hemen hepsi ilgili uzman doktorların desteğini gerektiren) popüler bazı uygulamaları hatırlatmanın uygun olacağını düşündüm. Ama kozmetik kaygılarımız varsa, olmazsa olmazın güneşten korunma olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum (Bkz: Ne yapabiliriz? VeGüneş kremi: Ne zaman, hangisi, ne kadar? ) Güneşten koruyucu ürünler,

Cildinin kırışmasını istemeyenler için: (3) Ne yapabiliriz?

Resim
Yazının önceki bölümlerinden, cildin yaşlanmasında (%80-90 gibi) çok yüksek oranda (görünür ışık ve onun bir fraksiyonu olan mavi ışık ve kızıl ötesi dahil) güneş ışınlarının sorumlu olduğunu; UVB kadar, hatta daha fazla UVA’yı (ve özellikle UVA 1’)i dikkate almamız gerektiğini biliyoruz. (Bkz: Işığın bedelini cildimiz öder ). Ve demek oluyor ki, güneş ışığının dik geldiği öğle saatlerinde ve yazın güneşten sakınmak UVB açısından iyidir ama UVA’dan korumaz! Yahut güneşin bulutlarca gölgelenmiş olması ve pencerenin ardında bulunmak için de aynı şeyler söylenebilir. Gölgede olmak UV’yi %50-90; havanın bulutlu olması -bulutun özelliklerine göre- UV'yi %11-69 oranında azaltmakla birlikte riski ortadan kaldırmaya yetmez. Giysi ve şapkalar bile işe yarasalar da tümüyle korumayabilir. Ayrıca ışığın doğrudan bize çarpması gerekmediğini unutmamak gerekir. Yazının önceki bölümünde ışık dalga/parçacıklarının birer mermicik gibi davrandığını; çarpınca delip geçebildiğini veya (bir mermi g

Cildinin kırışmasını istemeyenler için: (2) Işığın bedelini cildimiz öder

Resim
Yazımın bir önceki bölümünde, güneş ışınlarının hem dalga, hem parçacık gibi davrandığını söylemiştim. O dalga/parçacıkları, güneşin yeryüzüne aralıksız fırlattıkları mini minnacık mermiler gibi düşünebiliriz. Ulaştıkları nesnelere çarpıp; (daha önce belirttiğim gibi) ya seker ya da delerek (farklı derecelerde) hasara neden olurlar. Sonuçta güneş olduğu sürece, yeryüzündeki her şeyle birlikte bedenimiz de bu mermicik yağmurundan payını alır. Güneşi bulutların gölgelemesi veya bedenimizi örten giysilerimiz, -bazılarını engellese de- mermiciklerin tümünden korunmanın garantisi değildir. Aynı şekilde doğrudan güneşe maruz kalmayıp gölgede olmak da tam koruma sağlamayabilir. Işınla doğrudan karşılaşan nesnelerden sekerek yansıyan mermiciklerin de zarar vermesi mümkündür. *** Yeryüzüne, dolayısıyla cildimize erişebilen ışınlar; morötesi (ultraviyole)> görünür ışık> kızıl ötesi (infrared) sırasıyla, enerjisi yüksekten düşüğe ve menzili kısadan uzuna doğru sıralanır. Yani en fazla

Cildinin kırışmasını istemeyenler için: (1) Cildin düşmanları

Resim
Her şey gibi, bizler de doğumdan itibaren eskimeye başlarız. Bedenimizin yıpranan hücreleri belli aralıkla yenilemesi, bu eskimeyi -tümden- önlemeye yetmez. Yıllar geçtikçe yıpranma hem hızlanır, hem de daha görünür hale gelir. Bir yerden sonra eskime ‘yaşlanma’ olarak adlandırılmaya başlar. Eskimeyi -tümüyle- durdurmanın imkânı yoktur. Ama onu yavaşlatmak veya (aslında kimse istemese de) hızlandırmak mümkündür. Bir ambalaj malzemesi gibi bedenimizi sarmaladığından, cildimiz, eskime ve yaşlanmanın kendini ilk gösterdiği yerdir. Özellikle yüzümüz ve ellerimiz yaşımızı kolayca ele verir. Bu yazı cildinin yaşlanmasını yavaşlatmak isteyenler içindir. *** Yaşlanmanın gizemini hâlâ çözebilmiş değiliz. Canlıların tasarımında her türe özgü, sınırlı bir ömür biçildiğine ilişkin güçlü kanıtlar var. Doğa, hasarları sürekli onarmak yerine, eskiyen bireyleri saf dışı bırakıp -üremeyle- yenilerini yaratma yolunu tercih etmiş görünüyor. Farklı hücre gruplarına farklı ama sınırlı sayıda yeni

Vejetaryen Beslenme ve Sağlık: 4: Sonuç olarak…

Resim
Sonuçta, yalnız sağlık perspektifinden bakıldığında, -beslenme biliminin önerdiği çeşitlilik ve oranlarda olmak koşuluyla- hepçil bir beslenme daha doğru olabilir. Ancak bir veganın veya vejetaryenin etik çığlıklarına kulak tıkamak da, bir parça ahlak zafiyetidir. O çığlıklar karşısında saygıyla eğilen biri olarak, benim güncel literatür derlemelerinden söyleyebileceğim şey, vejetaryen beslenmeyi ‘sağlıksız’ olarak etiketleyip mahkûm etmenin doğru olmadığı ve böylesi bir beslenmeyle ortaya çıkabilecek risklerin -vejetaryen ilkeleri ihlal etmeden- kolayca bertaraf edilebileceğidir. Karşılaşılabilecek sorunları ve çözüm yollarını yazmıştım. Ama yazıyı son bir kez gözden geçirirken, olası risklerin her biri için önerdiğim besin kalabalığını akılda tutmanın zor olduğunu; buna karşılık tümü için geçerli bir besin ortak paydasının mümkün ve çok daha iyi olabileceğini fark ettim. Bu amaçla hem yazıyı özetleyen, hem de vejetaryen bir beslenmede öne çıkarılması gereken besin gruplarını s

Vejetaryen Beslenme ve Sağlık-3: Vejetaryenleri bekleyen riskler ve bunun için yapılabilecekler

Resim
Vejetaryenlikle şimdiye kadar yazdıklarım hep olumlu şeylerdi. Ya olumsuzluklar… Vejetaryen beslenmenin -dikkat edilmediğinde- önemli sayılabilecek bazı riskleri vardır. Neyse ki, hemen hepsi telafi edilebilir cinsten şeylerdir… Protein yetersizliği riski Protein genelde etle ilişkilendirildiğinden vejetaryen (özellikle de veganların) yeterince protein alamadıkları ve bitkisel proteinlerin -aminoasit içeriğinin yetersiz olduğu çokça dile getirilir. Bu iddialarda -kısmen- haklılık payı vardır. Günlük kalorinin ne kadarının proteinden oluştuğunu araştıran karşılaştırmalı bir çalışmada oran, kırmızı etçillerde %17,2; beyaz etçillerde %15,5; lakto-ovo vejetaryenlerde %14, veganlarda %13,1 saptanmıştır . Ama sorunun abartıldığı ölçüde ciddi olmadığı ve genelde sağlığı çok olumsuz etkileyecek seviyelere gelmediği belirtilmiştir . Bitkisel proteinler, hayvansal proteinlere göre biraz daha zor sindirilir. Ama sindirilebilirlik yönünden fark yalnızca %1-4 kadardır. Vejetaryen ve