Kayıtlar

Eyvah Saçlarım! 4-Neler Yapabiliriz?

Resim
 İşin doğrusu, saç dökülmesi ve ağarmasının fiziksel sağlığa anlamlı bir etkisi yok gibi dir. Ancak, saç dökülmesine sıklıkla androjen hormon (>testosteron) etkinliği fazlalığının eşlik etmesi; bu hormonun yüksekliğinin sebep olabildiği sorunlar için endişeye neden olabilir: Bunlar erkeklerde iyi huylu (benign) prostat büyümesi ve prostat kanseri; hem kadın, hem erkeklerde metabolik sendrom dediğimiz (kalp ve damar hastalıklarına çanak yutan) yüksek tansiyon, kan yağları ve şeker kontrol bozukluğu riskinde artış şeklindedir. Ne var ki bu konularda yapılan çalışmalar kesin bir yargıya varacak ölçüde tutarlı değildir. İlişki bulan çalışmalarda erkeklerde (alından değil de) tepeden (verteksten) başlayan dökülmelerin daha riskli olduğu saptaması dikkat çekicidir.   Ayrıca, saçsızlığın (adeta bir güneş paneli gibi) güneş ışınlarının daha iyi nüfuzuyla (D vitamini üretimini kolaylaştırırken) melanom dediğimiz cilt kanseri riskini artırabileceği ileri sürülmüştür. *** Saç dökülmesi v

Eyvah, saçlarım! 2-Ah şu testosteron!

Resim
  Hormonlar bedenimizin farklı bölümlerine; neyi, ne zaman yapacaklarını söyleyen mesajcılardır. Saçlarımız da, ömür boyu bu mesajların fazlasıyla etkisi altındadır. Üreme faaliyetlerini düzenleyen ‘ seks hormonları ’, (doğrudan üremeye etkileri yanında), kadınlarla erkekler arasındaki bedensel farkların da sorumlusudur. Bu bağlamda bedenlerimizdeki kılların dağılımı ve özelliklerini belirlerler. Özellikle (ailenin testosteron üyesiyle ünlü) androjenlerin etkisi fazladır. Ergenlik sonrası erkeklerde sakal bölgesindeki; hem erkek, hem kadınlarda kasık ve koltukaltı bölgelerindeki -kısa, ince, yumuşak, renksiz- ayva tüyü (vellüs) kıllarının -uzun, kalın, renkli- ‘terminal’ kıllara dönüşümünü uyarırlar. Kadınlarda bu dönüşüme östrojen hormonu da eşlik eder. Ancak hem erkek, hem kadınlarda androjenler, (diğer kıllardakinin aksine), saç kıllarını uyarmak yerine baskılar . Saçın büyüme gösterdiği (anagen) dönemi kısaltıp sessiz (telogen) dönemi uzatırlar. Böylelikle saç yeterince uzayı

Eyvah, saçlarım! 1-Bir kılın serencamı

Resim
  Kaçışı yok: Her şey zamanla yıpranır. Canlıların cansızlardan farkı, yıpranmayı –önleyemeseler de- öteleyebilmeleridir. Canlıların yıpranmaya karşı iki önemli silahı vardır: İlki bir arabanın parçalarını eskidikçe değiştirmek gibi, bedeni oluşturan hücrelerin –aşınma derecelerine bağlı olarak- belli aralıklarla yenilenmesidir. İkincisi, artık –tamir astarı yüzünden pahalı hale gelince- arabayı tümden yenilemek gibi, genleri aktararak hayat tiyatrosunda sahneyi yavrulara bırakmaktır.   *** Yazımın konusu olan saçlar için de durum böyledir. Her bir saç telimiz doğar, büyür, ölür ve yerine yenisi gelir. Bu döngü yaşam boyu defalarca tekrarlanır. (Bedenin iyiden iyiye eskiyip, sahneyi yavrulara bırakışımız bu yazının konusu değil.) Saç tellerimiz, yaşamlarına ‘saç kökü (hair follicle)’ denen ‘doğumhanelerde’ başlar. Kafalarımızda bunlardan 100-150 bin kadar vardır. Bu doğumhaneler, ‘kök hücre (strem cell)’ denen, kökeni babanın spermiyle annenin yumurtasının birleşmesiyle oluşan

Eyvah Saçlarım! 3-Saçlar da yaşlanır

Resim
  Saçlarımızı aşındıran tek unsur hormonlar (>androjenler)   değildir. Genel olarak vücudumuzu aşındıran (bir başka deyişle yaşlılığa yol açan) pek çok şeyden saçlar da payını alır. Yani yaşlılık dediğimiz süreç bir şekilde saçlara da yansıyacaktır. Odağım yaşa olduğundan, (uçsuz bucaksız bir konu olan) yaşlılığa kısaca değinmek istiyorum. Her canlı gibi, bizim için de enerji ‘olmazsa olmaz’ en temel ihtiyaçtır. Her bir yaşam aktivitemiz için enerji zorunludur. İhtiyaç duyduğumuz enerjinin çoğunu, aldığımız gıdaları hücrelerimizdeki yüzlerce ‘mitokondri’ fırınında, oksijenle- (yangın çıkarmadan) usul usul yakarak sağlarız. Ancak, tüm önlemlere rağmen, mitokondri fırınlarından ‘ serbest radikal’ dediğimiz ‘kıvılcımlar’ etrafa sıçrar ve zarar verir . Kıvılcımlar, büyük bir yangına yol açmayıp ‘cürmü kadar yer yaksalar’ da, düştükleri yerde hasar yaratırlar. Ayrıca kıvılcımların düştükleri yerden, yeni kıvılcımlarla, birbiri peşi sıra (zincirleme) sıçramalarla hasarın büyüme ri

Meme Kanseri Taraması

Resim
  Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserlerin başında gelir. Kanser ölümleri arasındaki sıralamada yeri dördüncülüktür. Erken tanı bu riski hayli azaltır . Bu yüzden her hangi bir belirti veya yakınma yokken, belli aralıklarla (rutin) ‘tarama’ yaptırılması önerilir. Taramaların ne zaman başlayacağı, ne sıklıkta yapılması gerektiği ve nasıl yapılacağı konusunda farklı otoritelerin farklı görüşleri vardır. Neyse ki, bu farklar çok büyük değildir. Ben bunlar arasında en çok uzlaşılanları derlemeye çalıştım. *** Öncelikle her kadının meme kanser riskinin aynı olmadığını bilmek gerekiyor. Doksanlı yıllarda DNA hasarının onarımında görevli, tümör baskılayıcı genler olduğu belirlendi. BRCA1 ve BRCA2 denilen bu genlerdeki yazım hataları (yani mutasyonlar) kanser riskini artırıyordu. Hem de birkaç kanserde birden…   Araştırmalar –BRCA mutasyon farklarına bağlı olarak- kadınlarda erken yaş meme kanseri riskinin %50-85, her yaşta yumurtalık (over) kanser riskinin %20-65; erkeklerde

Anneler ve Çocukları

Resim
  Çocuklar Zekâlarını Annelerinden mi Alır? Dünya genelinde de öyle midir, bilmiyorum. Ama ülkemizde hemen herkesin zekâ konusunda özgüveni yerindedir.   Dahası çoğu ebeveyn, çocuklarının da hayli zeki olduğu kanısındadır. Derslerdeki başarısızlık, çocuğun çalışmamasına ve haylazlığına bağlanır. Çalışmalar, zekânın yetiştirme ve eğitimden çok kalıtımla belirlendiğini gösteriyor. “Doğa mı, yetiştirme mi önemli?” sorusuna yanıt bulmanın gözde araştırma yöntemi olan tek yumurta ikizlerinde yapılan bir araştırma zekâda kalıtımın payını %70 bulmuş. Bu yüzden ebeveynler arasında, sıklıkla, çocuklarının ‘yüksek zekâsını’ kimden aldığı konusunda tatlı bir atışma yaşanır. Medyayı takip eden (ve onlarla etkileşen) birçok anne, “ bilimin çocuğun zekâsını annesinden aldığını saptadığını ” gururla dile getirir. Haksız sayılmazlar! Gerçekten de doksanlı yıllarda yayımlanan ve 12.686 çocuk ve ergeni kapsayan böyle bir çalışma vardır: Bu yayında çocuğun zekâsına ilişkin farklı parametrelerde