Meme Kanseri Taraması

 

Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserlerin başında gelir. Kanser ölümleri arasındaki sıralamada yeri dördüncülüktür.

Erken tanı bu riski hayli azaltır. Bu yüzden her hangi bir belirti veya yakınma yokken, belli aralıklarla (rutin) ‘tarama’ yaptırılması önerilir.

Taramaların ne zaman başlayacağı, ne sıklıkta yapılması gerektiği ve nasıl yapılacağı konusunda farklı otoritelerin farklı görüşleri vardır. Neyse ki, bu farklar çok büyük değildir. Ben bunlar arasında en çok uzlaşılanları derlemeye çalıştım.

***

Öncelikle her kadının meme kanser riskinin aynı olmadığını bilmek gerekiyor.

  • Doksanlı yıllarda DNA hasarının onarımında görevli, tümör baskılayıcı genler olduğu belirlendi. BRCA1 ve BRCA2 denilen bu genlerdeki yazım hataları (yani mutasyonlar) kanser riskini artırıyordu. Hem de birkaç kanserde birden…  Araştırmalar –BRCA mutasyon farklarına bağlı olarak- kadınlarda erken yaş meme kanseri riskinin %50-85, her yaşta yumurtalık (over) kanser riskinin %20-65; erkeklerde prostat kanser riskinin %9-15, meme kanser riskinin %1-9 ve her iki cinste pankreas kanser riskinin %1-7 arttığını ortaya koydu. Söz konusu mutasyonların toplumda her 300-500 kişide bir görüldüğü saptandı. Bu yüzden bir ailede –özellikle 50 yaşından önce- meme ve -her hangi bir yaşta- yumurtalık kanseri varsa (hele de, ikisi birden varsa), meme kanseri her iki memede veya –birbirinden bağımsız- farklı zamanlarda meme kanseri geliştiyse; ailede bunlara ek olarak fallop tüpü , karın zarı (periton), pankreas ve prostat kanserlerinden herhangi biri varsa; ailenin birinci ve kısmen ikinci derece akrabalarında BRCA gen mutasyonunu akla getirmek ve bunun için ‘genetik test’ yaptırmak gerekir. Son yıllarda listeye meme kanser riskini artıran başka bazı mutasyonlar da eklendi (TP53, PTEN, PALB2, STK11, CDH1, ATM, CHEK2…)
  • Çocukluk ve ergenlik döneminde kanser nedeniyle göğüs bölgesine ışın tedavisi (radyoterapi) yapılmış hastalarda, meme kanser riski artabilmektedir.
  • Bazı kişilerin –memenin büyüklüğünden bağımsız- meme yoğunluğu daha fazladır. Bunlarda süt üreten ve sütü meme başına taşıyan yapılar, göğsü biçimlendiren yağ ve liflerden daha fazladır. Bu mammografi denilen filmlerde kendini daha fazla beyazlıkla gösterir. Böyle memeye sahip kişilerde meme kanseri riski daha yüksek saptanmıştır.
  • Saydıklarımız dışında ilk âdetini erken görenlerin (menarş yaşı düşüklerin), ilk doğumunu 30 yaşın üstünde yapanların, hiç doğum yapmamış (ve emzirmemiş) olanların, menopoza 55 yaşından sonra girenlerin ve uzun boyluların riski de biraz daha fazladır.
  • Riskli gruba, her hangi bir nedenle meme biyopsisi yapılıp ‘atipik hiperplazi’ gibi bir anormallik saptananları da ekleyebiliriz.

***

Şayet saydığımız riskler söz konusu değilse, ‘ortalama risk’ diyerek, önerilerimizi sıralayabiliriz. “Risk yokken, ‘ortalama risk’ nerden çıktı?” sorusu akla gelebilir. Aslında yukarıda riskler arasında saymadığım en büyük risk ileri yaştır. Çünkü çoğu kanser gibi, meme kanseri de bedenin yıpranması ve genlerde yazım hatalarının (mutasyonların) giderek birikmesi sonucu yaşlandıkça daha fazla görülür. Ortalama riske sahip bir kadında, ömür boyu meme kanseri gelişme şansı %15 civarındadır.

Bu kadınlarda 40 yaşına kadar rutin tarama yapılması önerilmez. Ancak 50 ile 74 yaşları arasında tarama yapılması konusunda büyük ölçüde görüş birliği vardır. 40-50 yaş arası gri alandır. Bu dönem için etkisi sınırlı olan risklere ve hastanın tercihlerine göre karar verilebilir.

Tarama sıklığı konusunda fikir birliği yoktur. Öneriler yılda birden, üç yılda bire kadar değişmektedir. En çok dile getirilen öneri her 2 yılda bir taramanın yapılmasıdır.

Taramanın ‘mammografi’ ile yapılması genel kabul görmektedir. Bu yöntem, kemikleri gösterenden biraz daha düşük dozda X ışınları aracılığıyla çekilen bir tür röntgen filmidir. Ancak 3 farklı şekildedir: Analog denen klasik film artık pek tercih edilmemektedir. Görüntünün film yerine elektronik ortama kaydedildiği ve birden fazla resim içeren, 2 boyutlu ‘dijital 2D’ mamografi daha yaygın kullanılmaya başlanmıştır. O da son yıllarda yerini, üç boyutlu ‘3D dijital mammografiye (dijital meme tomosentezine) terk etme eğilimindedir.

Kozmetik amaçla yapılan meme implantı, mammografinin değerlendirmesini güçleştirir. Ancak görüntü sayısı artırılarak (>2’den 4’e çıkarılarak) telafi mümkündür. Mastektomi ile memesi alınanlar için mamografiye ihtiyaç yoktur.

Ortalama risklilerde ultrasonografi ve manyetik rezonans görüntüleme (Emar: MRI) rutin tarama için mammografi yerine önerilmez. Ancak bunların ileri değerlendirme için veya bir anomali saptandığında ultrasonografinin takip amaçlı kullanılması mümkündür.

***

Meme kanseri için yüksek risklilerde, riskin derecesine göre bazı uyarlamalar gerekir.

Göğsü erken yaşlarda radyoterapiye maruz kalanlarda, taramaların ilk tedaviden 8 yıl sonra veya hasta 25 yaşına geldiğinde (hangisi gerçekleşirse) başlatılması uygun olur.

BRCA ve benzeri riskli mutasyon taşıyıcılarında veya bu riskin yüksek olduğunu düşündüren aile öyküsü olanlarda da taramaya daha erken başlamak gerekir. Bu konuda söz konusu mutasyon riskinin derecesine göre taramalara başlama yaşı 25-40 arasında bir yaş olarak belirlenebilir. Ailede kanserin en erken saptandığı yaşın, 10 yıl öncesi, taramaların başlama yaşı olabilir.

Ama en başta saydığımız yüksek riskler için her durumda tarama 40 yaşında başlamış olmalıdır.

Mutasyona sahip bazı bireyler, kanser korkusuyla yaşamak yerine memelerinden operasyonla kurtulmayı (mastektomiyi ) (ve yumurtalıklarını aldırmayı yani salpingo-ooferektomiyi) yeğleyebilmektedir. Belki bu kararı alırken, genetik danışmanlık almak daha iyi olabilir.

Riskin yüksek olduğu durumlarda tarama sıklığı 6 aya indirilmiştir.

Riskli mutasyon taşıyıcısı, iri memeli (jinekomastili) erkeklerde de (özellikle meme dokusu yoğunsa) yıllık tarama önerilmektedir.  

Tarama yöntemi konusunda tam bir uzlaşı yoktur. 2D veya daha iyisi 3D dijital mammografi önerenler vardır. Ama bunun yerine manyetik rezonans görüntüleme (Emar: MRI) ile tarama da fazlaca önerilmiştir. Ara bir yol oşarakp dönüşümlü şekilde mammografi ve Emar da bir seçenektir.

***

Ne yazık ki, mamografinin hassasiyeti çok yüksek değildir. Hem –yoktan- yanlış pozitif sonuçla endişe ve gereksiz girişimlere yol açabilmektedir. Hem de bazen kanser varlığına rağmen atlanabilmektedir (yanlış negatif sonuç verebilmektedir). Ayrıca çok yüksek olmasa da, radyasyon riski vardır.

Ama genel kanı, erken tanı yoluyla, kanseri önleme imkânı sunmasının, bu kusurlara üstün geldiği yönündedir.

***

“Kendi kendine meme muayenesi” eskisi ölçüsünde rağbet görmemektedir. Ama bu duyarsızlık anlamına gelmemeli; tam tersine bir anormallik fark edilirse, gecikmeden ilgili hekimlere başvurulmalıdır.

Yorumlar

  1. Usuna esenlik sevgili meslektaşım ve Van Atatürk lisesinden 2. sınıf arkadaşım..

    Bu taramalar ülkemizde KETEM (Kanser Erken Teşhis ve Eğitim Merkezi) Sağlık Bakanlığınca ücretsiz yapılmaktadır. Yurttaşlar doğrudan buralara başvurabilir. Yurt genelinde 180+ var.

    Dr. Ahmet SALTI / www.ahmetsaltik.net

    YanıtlaSil
  2. Ahmet'ciğim, çok değerli bilgilendirmen için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

B12 vitamini düzeyinin yüksekliğine sevinmeli miyiz? Yoksa…

Anneler ve Çocukları

Bağışıklığı Güçlendirmek-1: Kısaca Bağışıklık Sistemi