Vejetaryen Beslenme ve Sağlık: 4: Sonuç olarak…
Sonuçta, yalnız sağlık perspektifinden bakıldığında, -beslenme
biliminin önerdiği çeşitlilik ve oranlarda olmak koşuluyla- hepçil bir beslenme
daha doğru olabilir. Ancak bir veganın veya vejetaryenin etik çığlıklarına kulak
tıkamak da, bir parça ahlak zafiyetidir.
Karşılaşılabilecek sorunları ve çözüm yollarını yazmıştım.
Ama yazıyı son bir kez gözden geçirirken, olası risklerin her biri için
önerdiğim besin kalabalığını akılda tutmanın zor olduğunu; buna karşılık tümü
için geçerli bir besin ortak paydasının mümkün ve çok daha iyi olabileceğini
fark ettim.
Bu amaçla hem yazıyı özetleyen, hem de vejetaryen bir beslenmede öne çıkarılması gereken besin gruplarını sergileyen bir tablo hazırladım.
Aslında -daha önce de belirttiğim gibi- hayvansal ürünleri
içermeyen her beslenme modeli aynı ölçüde sağlıklı değildir. Başta basit
şekerler olmak üzere, karbonhidratların sınırlandırılması, bazı besin
gruplarına diyette daha fazla yer verilmesi ve çeşitliliğin artırılması
gerekir.
Sağlıklı bir beslenme için önerilenlere atfen, (tüm derlemeyi
gözeterek) ben de -tüketimi tabandan tepeye doğru azalan- alternatif bir vegan piramit
tasarladım. Böylesi bir beslenmenin yalnız veganlar için değil, herkes için
sağlıklı olabileceğini sanıyorum.
***
Karşılaşılabilecek sağlık sorunlarıyla ilgili önerilerimin
fikir vermekle sınırlı olduğunu, tanı ve tedavilerin hekim desteğiyle yapılması
gerektiğini söylememe gerek yok sanırım…
***
Vurgulamadan geçemeyeceğim:
Vejetaryenliğin etik boyutuna saygı duymamak mümkün değil!
Bir insanın ahlâkının derecesinin; önemsediklerinin, uzay-zamandaki mesafesi
kadar olduğuna inanan biriyim. Empati duyduğunuz varlıkların miktarı ne kadar
fazlaysa ve ne kadar çok kuşağı kapsıyorsa, o kadar ahlâklısınız!
İnsanın yalnızca kendi ailesini ve dost saydıklarına aldırıp
önemsemesi bencilcedir. Erdem; ötekilere yani diğer insanlara, diğer canlılara,
hatta cansız varlıklara da saygı ve sevgi duyabilmektir. Erdem yalnızca kendi
dönemini değil, gelecek kuşakların yaşamını da umursamayı gerektirir.
***
Artık insanların efendi olmadığını, hayvanların bizim
ihtiyaçlarımızı karşılamak için yaratılmadığını ve bizim de o hayvanlardan biri
olduğumuzu biliyoruz.
Kuşkusuz, (ahlâk kaygısı olmayan) doğanın, canlıların
birbirlerini yiyerek enerji sağlama çözümüne gittiğinin de farkındayız.
Ama acısını içselleştirdiklerimizin (yani ahlâkımızın)
sınırlarını -hiç olmazsa- aşamalı bir biçimde genişletebiliriz. Bunun için,
illa -ilk günden- vegan veya sıfır atıkçı olmayabiliriz. Fakat bu hedefe giden
yolda yürüyebiliriz.
Hayatın ak ve karadan ibaret olmayıp arada sayısız tonun
olduğunun ayırdında olarak, yaşam tarzımızı olabildiğince daha sağlıklıya ve
-diğer canlılara ve gezegenimize- daha saygılıya çevirebiliriz.
***
Ne mutlu ki, bu yola baş koyanların sayısı her geçen gün
artıyor. Vejetaryenler ve çevre dostları giderek -tüm dünyada- çoğalıyor. Bilim
de ‘yapay et’ gibi projeler veya yeşil enerji ile bu kutsal yürüyüşü destekliyor.
İnsanlık yakın zamanlara kadar kölelik kurumunu kanıksamış,
kadınları ikinci sınıf olarak görmeyi sürdürmüştü. Şimdi bunu bir utanç olarak
görüyoruz.
“İnsan cinayetleri ile hayvan cinayetleri arasında bir fark
olmadığını” söyleyen Leonardo da Vinci gibi düşüneceğimiz günlerin çok uzak
olmadığını sanıyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder