PROBİYOTİKLER-5: Bağırsak mikropları bazen de zarar verir


Şimdiye kadar, ağırlıklı olarak, bağırsak mikroplarının vücuda ne kadar faydalı olabildiklerinden söz ettik. Ancak, tersi de mümkün, zarar da verebilirler…

Bu biraz da bize bağlı: Arka bahçemiz kalın bağırsakta hangilerini büyütüp beslediğimiz, fayda yahut zararın ağır basmasını sağlayabilir. Fazlaca şekerli yiyecek ve içecek tükettiğimizde, diş minesine verdiği zararla çürük riskini artıran bazı mikropları (özellikle “Streptococcus mutans”) teşvikimiz, tipik bir -kötü besleme- örneğidir.
  • ·         Sağlıklı mikrop geçmişine sahip atalar ve coğrafyaya mensup, vajinal yolla doğmuş, yeterince emzirilmiş, -makul şekilde- kirlenmiş, liften zengin bitki ağırlıklı beslenmiş biri; mikropları zarar görmediği sürece, florasının ödülünü daha iyi bir sağlıkla fazlasıyla alır.
  • ·         Buna karşılık sezaryenle doğmuş, mamayla beslenmiş, hijyen takıntısıyla büyütülmüş, liften fakir gıdaları yeğlemiş ve/veya bağırsak florasına bir biçimde zarar vermiş biri; mikropların olası faydalarını göremediği gibi, zarar da görebilir. Daha önce belirttiğim gibi; -özellikle geniş spektrumlu- antibiyotik kullanımı, anne veya konağın kronik strese maruz kalması, yaşlanma, bazı bağırsak hastalıkları, boşaltıcı lavman, bazı ilaçlar, sebze ve meyvelerdeki böcek ilacı kalıntıları, çeşitli kimyasallar ve sigara; -sağlıklı bir florada dahi- geçici veya kalıcı bozulmalara sebep olur.

Sağlıksız bir flora (disbiyozis); genel olarak bağırsak mikrop miktarının azlığı, -yetenek havuzunu yansıtan- mikrop çeşitliliğinin yetersizliği veya farklı mikropların oransal dağılımında (kompozisyonda) bozulma ile kendini gösterebilir.

***

Sağlıksız bir floraya sahip olanların, bağırsak mikroplarının muhtemel yararlarından mahrum kalacağı açıktır.

Bağırsak mikroplarının bağırsak bariyerini çok farklı yollarla güçlendirdiğini ve vücuda dışarıdan gelecek hastalık yapıcı (patojen) mikroplara fırsat tanımadığını konuşmuştuk. Flora sağlıksızsa -bağırsak duvarını sıvayan sümüksü- mukus incelecek, bağırsağı bir kale duvarı gibi örten hücreler (epitel) arasındaki mesafe açılacak ve konakçı bu gediklerden -çeşitli zararlıların- vücuda sızmalarına açık hale gelecektir. Ayrıca floranın zayıflığı nedeniyle savaşamayışı, -sağlıklı koşullarda püskürtülen- hastalık yapıcı (patojen) mikroplara bağırsakta tutunabilme ve -hatta- bağırsak duvarını geçip vücuda zarar verebilme fırsatı verecektir.

Daha da kötüsü, normalde faydalarının baskınlığı nedeniyle “dost” ilan ettiğimiz yerleşik mikroplarımızın düşmana dönüşebilmesidir. Ne de olsa, bağırsak florası mikroplarının faydalı oluşu, iyilikseverliklerinden değil, konuk oldukları bedenlerle çıkar birliği içinde olmalarındandır. Ama bu çıkar birliği koşulsuz değildir. Şartlar aleyhlerine döndüğünde, onlar da hastalık yapıcılar gibi saldırıya geçebilir; açlıklarını sümüksü katmanı (mukus) yiyerek gidermeye ve -diğerleri gibi-, bedene sızmaya çalışabilirler.

***

Bağırsak bariyerinin biraz zayıflaması, -en azından- “fırsatçı” mikropların -normalde sokulamadıkları- bağırsak sınırına daha fazla yanaşmalarıyla sonuçlanır. Bozulmanın bir adım ötesi, -fırsatçıların kendileri olmasa da, özellikle zarlarındaki- -LPS, PGN, endotoksinler gibi- farklı moleküllerinin vücuda sızmasıdır. Bu sızmalara, hatta sızmaksızın temaslara, vücut bağışıklık sistemiyle cevap verir. “Sitokinler” ve “kemokinler”- gibi -bedenin mücadele gücünü tetikleyecek- kimyasallar salgılar ve -iltihap cevabı (enflamasyon) şeklinde- bir savaş başlar. Anlamlı bir -doğrudan- mikrop sızması yoksa, bu savaş düşük yoğunlukludur.

Bir başka örneğini şişmanlıkta gördüğümüz, düşük yoğunluklu bu tür bir savaşın en önemli sonucu doyma hissinin zayıflaması ve kan şekerini düşüren insülin hormonuna hassasiyetin azalması (insülin direnci) yani şeker hastalığına yatkınlıktır. Bu aynı zamanda doğrudan veya dolaylı yollarla tansiyon yüksekliği, kötü kan yağları profili (yüksek LDL, düşük HDL kolesterol), karaciğer yağlanması, damar sertliği ile de ilişkilidir. Kimi araştırmacılar bir diğer olumsuzluğun psikolojik sorunlar ve davranış bozuklukları olduğu iddiasındadır.

Bağışıklık sistemi herhangi bir nedenle çökmüş, fazlaca düşkün ve bağırsaklarında ciddi gedikler oluşmuş hastalarda, -moleküllerinden öte- doğrudan mikrobun kendisi vücuda sızıp -sepsis gibi- çok daha ciddi sonuçlara yol açabilir.

***

Sağlıksız bir floranın bir başka -muhtemel- sonucu, vücudun -kendinden saymadığı- yabancılara toleransının azalmasıdır. Bu da bağışıklık sisteminin ("beden köpeğimizin") fazlaca hassas davranması, saldırmaması gerekenlere de saldırmaya başlaması yani “alerji” demektir. Bazen bu hassasiyet, -bırakın zararsız yabancıları-, vücudun kendi unsurlarına ("ev ahalisine") dahi saldırmasına yol açabilir (otoimmün hastalıklar).






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğrusu onbin adım mı?

B12 vitamini düzeyinin yüksekliğine sevinmeli miyiz? Yoksa…

Erken teşhiste kanser belirteçlerinin değeri